“İnsan İnsana Şifadır, Umuttur, Yoldur”


Dünyanın narsistik bir kırılma yaşadığını söyleyen Klinik Psikologlar,iletişimle mutluluk arasındaki bağı, kesişim kümelerini  her düşünür, kendince bir anlam yükleyerek iletişim becerisini açıklamaya çalışmıştır. 

Temelde iletişim becerisi, iki birim arasındaki mesaj alışverişini başlatmak ya da sürdürmektir. Bu mesaj alışverişi sürecinde; bilgilerin, düşüncelerin ve duyguların sözlü ve sözsüz olarak bireyden bireye veya gruptan gruba aktarılabilmesi ve anlaşılabilmesi esastır. İletişim becerilerinde sıklıkla atlanan şey mesajın anlaşılabilirliğidir. Karşı tarafa yani alıcıya ilettiğimiz mesaj onun anlayabileceği düzeyde değilse, mesajımız karmaşıksa burada tam anlamıyla bir iletişim gerçekleştirmiş olmuyoruz. Güçlü bir iletişim becerisi geliştirmek istiyorsak eğer, her zaman alıcıyı da hesaba katmamız gerekiyor. Bir topluluğa hitap ederken, yazı yazarken, sohbet ederken cümlelerimiz mutlaka karşı tarafın anlayabileceği seviyede olmalıdır.

İletişimdeki bilgi akışının iki yönlü olması gerektiğini de unutmamak gerekir. Bir bilgi kaynağından tek yönlü bilgi aktarımına enformasyon, karşılıklı bilgi alışverişine de iletişim denir. Buna bağlı olarak da emreden, sunum yapan, nasihat veren insanlar iletişim kurmaz sadece enformasyon yapar; yani tek yönlü bilgi aktarımı sağlarlar. Enformasyonun iletişime dönüşmesi için, dinleyen kişi veya kişilerin geri bildirimde bulunması gerekir. Bu da her zaman gerçekleşemeyen bir durumdur. 

Etkili bir iletişim için; kişinin kendini tanıması, karşısındakini etkin ve ilgili dinlemesi, empati kurabilmesi, hoşgörülü ve ön yargısız olması, eleştirilere karşı açık olması, beden dili, göz kontağı, hitap, ses düzeyi gibi becerileri etkili bir biçimde kullanması gerekmektedir.    


İletişim becerisi çocukluktan itibaren nasıl gelişiyor? Neler etkili oluyor bu süreçte?

Çocuklar, doğumdan itibaren bazen ağlayarak, bazen kollarını uzatarak, bazen yüz ifadelerini değiştirerek, daha sonra sözcükler aracılığı ile ve bunların dışında daha birçok yolu kullanarak iletişim kurmaya çalışırlar. İletişim, kazanılmış bir davranış ve becerinin ürünüdür.


Bugünün insanları huzuru, mutluluğu doğru adreslerde, doğru yaşayışlarda mı arıyorlar sizce? Huzur, mutluluk ve iletişim kavramları zaman içinde değişti mi, gelecekte değişir mi?

Modern insan mutluluğu yanlış yerde arıyor ve her mutluluk arayışı denemesinde daha da mutsuz biri olarak evine, kalbine dönüyor. Sizler de şahitsiniz ki savruluyoruz. Kendimize ve dünyaya dair tutunacak bir şeyler ararken, varmak istediğimiz noktanın uzağına savruluyoruz. Cebimizdeki adresler, yüksek tanıdıklar, bol limitli kredi kartları bile önüne geçemiyor bu savruluşun. Bizi koruyacak, iyi gelecek, stresimizi azaltıp ruhumuza cennet ferahlığı üfleyecek bir liman arıyoruz. 

Moda devlerinin ya da teknoloji patronlarının bu arayışa kendilerince esaslı yanıtlar verdiğine şahit oluyoruz. Önerdikleri kış kombinleriyle bambaşka biri olacağımızı, son çıkan dört kameralı cep telefonuyla dünyamızın değişeceğini inatla ve ısrarla dinliyoruz, inanıyoruz ve söylediklerini uyguluyoruz. Ama yine de işler beklediğimiz gibi gitmiyor, ruhumuz bir türlü rahat bir nefes alamıyor ve içimizdeki boşluk hissi büyük bir anlamsızlıkla beraber günden güne derinleşiyor. 

Modern insanın en büyük yanılgısı bu sanırım; satın alarak, biriktirerek, fırsatları değerlendirerek iyi olacağını, hayatına anlam katacağını düşünmek. İnsan satın aldıkça, biriktirdikçe, hakikatle arasına maddeyi yığdıkça, hakiki olanı görme şansını yitiriyor ve bir zaman sonra dünyayı sadece atomlardan ibaret zannediyor. 
Oysa dünya atomlardan değil koca bir hakikatten oluşur ve mutluluğu bulabileceğimiz tek yer o hakikat sokağıdır. İnsana ve anlama dair ne varsa değişiyor, değişecektir de... 

Çünkü insanın ve dünyanın bir sonu vardır ve bu son yaklaşırken de bizi bekleyen şey daha fazla karmaşa olacaktır. İnsana düşen vazife bu karmaşa içerisinde dik durabilmek, doğru olanı yapabilmek ve hakikati baş üstünde gezdirmektir.


@leylabuyukderelii

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar